melez kampı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Dünya'nın sandığım kadar sıkıcı bir yer olmadığını biliyordum.

Aşağa gitmek

Dünya'nın sandığım kadar sıkıcı bir yer olmadığını biliyordum. Empty Dünya'nın sandığım kadar sıkıcı bir yer olmadığını biliyordum.

Mesaj  Thalia Cuma Şub. 11, 2011 11:49 pm

Karanlık... Hissedebildiğim tek şey buydu. Zihnimin yavaş yavaş açıldığını ve vücudumun ağrıyan noktalarını hissedebiliyordum. Ne yaptığımı,nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım.Ama tek düşünebildiğim başımın çok kötü ağrıdığıydı. Etrafımı dinlemeye karar verdim,belki nerede olduğum hakkında bir fikre sahip olabilirdim. Birkaç çıtırtı, kıyafetlerin birbirine sürtünme sesi, rüzgarın hışırtısı, baykuşların ve bazı böceklerin çıkardığı tuhaf sesler... Neredeydim ben tanrı aşkına ? Yavaşça doğrulmayı denemeyi düşündüğüm anda karnıma bir kramp girdi. Hareket etmekten vazgeçtim. Etrafımı dinlemeye devam ettim. Çıtırtı sesleri daha da çoğaldı. Birisinin bir şeyler mırıldandığını duyar gibi oldum. Daha dikkatli dinlemeye başladım. Evet,gerçekten de birisi bir şeyler mırıldanıyordu. "mmm, had..,in..." seslerini seçebildim. Kim mırıldanıyorsa çok kısık sesle mırıldanıyordu. Ne söylediğini anlamak neredeyse imkansızdı. Birden tüylerimi ürperten bir kahkaha duyuldu. Mantığım kaçmamı söylese de,içgüdülerim burada hareketsiz olarak kalmamın daha iyi olacağını söylüyordu. İçgüdülerime kulak verdim,en iyisinin bu olacağını düşünüyordum. Tuhaf davrandığımı biliyordum ama sanki birisi nasıl davranmam gerektiği konusunda bana bir şeyler söylemeye çalışıyordu. O her kimse ona uyacağımı hissediyordum,çünkü sağlıklı düşünemiyordum. Zihnim karanlıktı, ondan hiçbir bilgi alamıyordum.


Mırıldanmalar ve küçük kahkahalar bittikten bir süre sonra bir sürtünme sesi duydum. Sürtünme sesi yaklaşıyordu,gittikçe daha iyi duyuyordum. Birisi bana yaklaşıyor olmalıydı. İçgüdülerimi dinlemeye çalıştım,ama hiçbir şey duyamadım. Anlaşılan tek başımaydım. Olabilecek her şey için her an tetikte olmaya karar verdim. Kasıldığımı hissettim, meçhul kişi yaklaşmaya devam ediyordu. Demek ki bendeki değişikliği fark edememişti. Kişi yanıma gelince durdu,vücudundan yayılan sıcaklığı ve enerjiyi hissedebiliyordum. Çocukken de arada buna benzer bir enerjiyi yakınımdan hissettiğim olurdu. Kişinin soluk alıp verişini duyabiliyordum. "Sen." dedi. Acaba uyanık olduğumu biliyor muydu ? "Zeus'un kızı." Zeus mu? Kızı mı ? Ne diyordu bu tanrı aşkına ? Yanlış duymuş olmalıydım. "İşime çok yarayacaksın,melez." Ne melezi ? Aklımı mı kaçırıyordum ? "Öncelikle seni kampa götüreyim ki,kim olduğunu ve nasıl bir belanın tam ortasına düştüğünü anla." Küçük bir kahkaha. "Ne yazık,çok da şirin birine benziyorsun. Yazık olacak." Yine o uğursuz kahkahayı duydum. "Ama buna değersin.Uğruna gideceğin amacım daha yüce." Sonra metalik başka bir ses duydum,sanki benimle konuşan eline bir şey almıştı ve onunla ses çıkarıyordu. "Buna değeceksin,buna değeceksin." dedi sessizce. Mırıldanmalara sürtünme sesi karıştı. O her kimse benden uzaklaşıyordu. Ne demişti az önce öyle? Zeus'un kızı,melez,kamp... Bunlar da neyin nesiydi böyle ? Ne işine yarayacaktım ben bunun ? Kafam iyice karışmıştı,kendimi saatlerce video oyunu oynamış da artık düşünme gücünü bile yitirmiş gibi hissediyordum. Video oyunları deyince bana neler olduğunu aniden hatırladım. Odamda video oyunlarımdan birini seçmeye uğraşırken annemin seslerini duymuş ve hemen oraya koşmuştum. Onu yerde yatarken bulmuştum. Başında da ürkütücü siyah gözlere sahip, her yerinde piercingler olan bir kızla karşılaşmıştım. Sonra kız üstüme doğru gelmiş,beni yakalamaya çalışmıştı. Kızın kollarını bana doğru uzattığını, kollarının rengini tuhaf bulduğumu hatırladım. Her şeyin kararmasından önce gördüğüm o beyazımsı şeyi anımsadım. Bu mırıldanan kişi o kızdı, metalik ses çıkaran da elindeki o beyaz şey... Her şeyi şimdi anlıyordum. Ama bu kızı tanımıyordum ki,o beni nereden tanıyordu ?

Kendi kendime konuşmaktan ve hiçbir şeyi anlamamaktan sıkılmıştım. Hafif hafif kıpırdandım. Gözlerimi yavaşça açtım ve doğrulmaya çalıştım. Her tarafım gerçekten ağrıyordu. Başımın iki yanına ellerimi koyarak "Ahh,başım..." diye mırıldandım. Sonra şaşırmış gibi yaparak etrafıma bir göz attım. Bir kumsaldaydık,etrafta küçüklü büyüklü ağaçlar vardı. Deniz petrol gibi simsiyahtı, bu beni biraz ürpertti. Hiçbir zaman denizde kendimi rahat hissedemiyordum. O ürkütücü kız mavi alevlerin başında, simsiyah gözlerini bana dikmiş duruyordu. Yanında da gördüğüm o beyazımsı sopa duruyordu. Ama metalik bir ses bu sopadan nasıl gelebilmişti ? Kız "Demek uyandın.Ne zamandır uyuyordun zaten." dedi. Ne kadar da masumca konuşuyordu. Sanki beni kaçırmamış da, tatile götürmüş gibi davranıyordu. "Neresi burası ? Sen de kimsin ?" dedim bilmiyormuş gibi yaparak. Bilmediğim tek bir şey vardı: Bu kimdi ? "Burası bir kumsal. Long Island'a gidiyoruz. Bana seni bir yere bırakmam söylendi." dedi. Demek beni götüreceği kamp Long Island'daydı. Kim olduğunu söylememişti, iyice meraklanmaya başlamıştım. "Sen kimsin dedim ?" Gözlerimi kocaman açarak ona diktim. "Birazdan göreceksin kim olduğumu." dedi arkama bakarak. Yavaşça ve biraz da korkarak arkama baktım. Kanatlı, korku filmlerinden fırlamış gibi duran bir kadın daha doğrusu kadınımsı yaratık tam arkamda gözlerini bana dikmiş,bakıyordu. 10 üzerinden 10 alabilecek bir çığlık attım. Hemen yerimden kalkıp,koşmaya başladım. Elime aldığım bir dal parçasına sıkı sıkı sarıldım. Kız hiç korkmuşa benzemiyordu. Canavarın önüne gidip dikildi. Canavar biraz ürkmüşe benziyordu. Gözlerimi ovuşturdum. Canavar kızdan mı korkuyordu ? "Neden buradasın furia ?" dedi canavara. Demek bu canavar bir furiaydı.

Gözlerimin önüne sıcak bir yaz günü geldi. Annemle St. Barts'da güneşleniyorduk. Ben elimdeki kitapla, annem de vücuduna güneş yağı ve bir sürü bilmediğim zımbırtıyı sürmekle meşguldü. İlk kez tüm gerçekliğiyle bir furiayı o kitapta görmüştüm. Anneme gösterdiğimde annem önce yüzünü kırıştırmış, sonra da yine gülümseyerek "Bunlar gerçek değil Thalia'cığım." demişti. Ama resim bana o kadar tanıdık gelmişti ki... Annem hala resme baktığımı görünce "Thalia, hadi gel denize girelim." demişti heyecanla. Bu daha kötü bir öneriydi ama yine de onu kırmamak ve onunla uğraşmak için denize girmeye değerdi. "Beni Hades gönderdi sayın tanrıça." dedi irkilerek. Tanrıça mı ? Bu kız bir tanrıça mıydı yani ? Ne tuhaf bir gündü bu böyle. Kız yine o ürkütücü kahkahasını attı. "Hades'ciğine söyle,onun miğferini falan almadım ben. Neden benden şüpheleniyor ki ? Bana ne kötülük yapmış da ondan intikam alacağımı düşünüyor ?" Furia artık titriyordu. Sanırım kız onu korkutacak doğru bir şey söylemişti. "Furia bilmiyor,Nemesis. Tanrıça bunu Hades'le görüşsün. Furia onu götürmeye geldi." Nemesis ? İntikam Tanrıçası ? Kız gerçekten de önünde titrenecek biriydi. "Thalia,gözlerini kapat." dedi Nemesis. "Ne?" dedim şaşırarak. "Sana gözlerini kapatmanı söyledim!" dedi. Vücudundan öyle büyük bir enerji yayılıyordu ki adeta çıplak gözle görülebiliyordu. Hemen gözlerimi kapattım. Ben gözümü kapatır kapatmaz Furia'dan küçük bir çığlık geldi. "Gözlerini açabilirsin."dedi Nemesis. Yavaşça açtım gözlerimi. Karşımda o küçük kızdan eser yoktu. Onun yerinde siyahlar giymiş,son derece alımlı bir kadın duruyordu. Gözlerinin etrafında siyah kalem, dudaklarında da kan kırmızısı bir ruj vardı. Teni bembeyazdı. Ama o ürkütücü gözler yerinde duruyordu. Bana doğru bir adım attı. Kalbim hızla çarpmaya başladı. "Şimdi anladın mı kim olduğumu ?" dedi gülümseyerek. Gülümsemesinde bile bir yanlışlık vardı. "Tanrılar gerçek mi ?" dedim aptalca bir ifadeyle. Nemesis'in gülümsemesi soldu. "Tabii ki gerçeğiz,aptal. Baksana bana. Bendeki sıradışı enerjiyi hissetmiyor musun ?" dedi. Evet,o enerjiyi hissediyordum. Bazen hissettiğim enerjiye benzerdi. Kafamı belli belirsiz salladım. "Sen de özel birisin Thalia,senin gibi özel insanların yanına gidiyorsun. Gittiğin kamp senin türünle dolu. Orada tüm sorularına cevap bulacaksın." dedi ciddiyetle. Benim türüm mü ? Ne diyordu bu tanrıça böyle ? Madem tüm sorularıma orada cevap bulacaktım,neden bir an önce gitmiyorduk ? "Tüm sorularıma cevap bulacaksam hadi hemen oraya gidelim." dedim heyecanla. Nemesis yine attı o uğursuz kahkahasını. Anlaşılan kahkaha atmayı çok seviyordu. "Peki sabırsız melez. Hadi götüreyim seni." dedi,hala gülüyordu. "Hadi götür beni." dedim,ben de sırıttım. Nemesis de bana sırıttı ve yürümeye başladık. Onunla arkadaş gibi görünmeye çalışıyordum,ama her zaman tetikteydim. Ne de olsa o intikam tanrıçasıydı! Kötülük doğasında vardı. Ayrıca benim hakkında söylediklerini de unutmayacaktım.

Dünya'nın sıkıcı bir yer olduğunu düşünmüşümdür her zaman. Ancak öyle olmadığını şimdi öğreniyordum ve daha öğrenecek çok şeyim vardı. Her şeye rağmen çok eğleniyordum,sıradışı şeyleri severim ben.
Thalia
Thalia

Mesaj Sayısı : 4
Kayıt tarihi : 03/02/11
Yaş : 28
Nerden : manhattan

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz